Trabzon Rum İmparatorluğu’nun Ortadan Kaldırılması
Daha Sultan Murad zamanında, Trabzon Rum İmparatorluğu ile askerî mücadeleye girişen Osmanlı devleti, 1442’de Trabzon’a bir donanma göndermişti. O zaman karaya çıkan askerler, şehir çevresinde yağma ve tahriplerde bulunmuş, pek çok esir alarak geri dönmüştü. Rum imparatoru Kalo İonnes, İstanbul’un fethinden sonra, Fâtih’e yıllık muayyen bir vergi ödemeye başlamıştı. Tâbi olması dolayısıyla padişahtan teminat alan Kalo İonnes, bu tarihlerde güçlü bir devlet haline gelmiş olan Akkoyunlu devletinin hükümdarı Uzun Hasan ve papa Calixtus III. ile Osmanlılar aleyhine ittifak kurma gayretleri içine girmişti.
Rum imparatorunun bu gizli faaliyetlerini yakından takip eden Fâtih Sultan Mehmed, doğuda kendi aleyhine teşekkül edecek bir ittifaka fırsat vermemek için harekete geçti. Askerî hazırlıklarını hızlandırdı.
Diğer taraftan, Trabzon Rum imparatoru ile akrabalık kuran ve ileride bu sahillere sahip olma arzusu ile hami tavrı takman Uzun Hasan, Gürcistan’dan Fransa’ya kadar yayılan, Osmanlı aleyhtarı bir ittifaka güvenerek, Fâtih’e bir elçilik heyeti gönderdi. Yeğeni Murad Bey başkanlığında vergi meselesini görüşmek üzere gelen heyeti, Fâtih Sultan Mehmed, “Haydi siz gidiniz, ben kendim gelir borcumu öderim!”cevabı ile geri çevirmiştir. Elçilik heyetinin eli boş bir şekilde geri dönmesi üzerine Uzun Hasan, çok daha öncelerden başlamış olduğu mevziî saldırılarına yeniden ve daha etkili bir şekilde başladı. Özellikle hudut bölgelerine yapılan bu akın ve tecavüzler sonucu, Koyulhisar zaptolunmuştu. Bu arada imparator David Komnenos da, yirmibin kişilik bir süvari birliğini silahlandırmış, 30 gemiden müteşekkil bir de filo hazırlığına başlamıştı. Şehrin surlarını da Ceneviz havanları ile tahkim etmişti.
Amasra’yı alan ve siyasi bir taktikle İsfendiyar Beyliği’ni ortadan kaldıran Fâtih Sultan Mehmed, büyüklü-küçüklü 300 parçayı bulan donanmayı Gelibolu sancak beyi Kâzım ile denizcilik tecrübesi bulunan Yakub Beylerin kumandasında Sinop’tan Trabzon’a şevketti. Kendisi de, imparatorun eski müttefiki olan Karamanoğlu İbrahim Bey’in, oğlu Kasım Bey kumandasında gönderdiği birliği de alarak kara yolundan harekete geçti. Diğer taraftan Koyulhisar’ı geri alması için gönderilen Şarabdar Hamza Paşa’nın şehrin civarını yağma ve tahripten başka bir muvaffakiyet elde edememesi üzerine, takviye kuvveti ile Gedik Ahmed Paşa’yı bu tarafa gönderen Fâtih, Trabzon Rum imparatorunu gafil avlama niyeti ile Sivas üzerine yönelmişti. Koyulhisar önüne gelen Gedik Ahmed Paşa, üç günlük bir kuşatmadan sonra şehri, kumandanı olan Yar Ali Bey‘den aldı. Bu sırada Fâtih de Erzincan yakınlarında bulunan Yassı Çemen’e gelmişti. Gedik Ahmed Paşa’ya mani olmak isteyen Uzun Hasan’ın gönderdiği Hurşid Bey’in de yenilmesi üzerine, güçlü Osmanlı ordusuna karşı koyamayacağını anlayan Akkoyunlu hükümdarı, Çemişkezek hakimi Şeyh Hasan ile kendi annesi Sârâ Hatun’u Fâtih’in huzuruna göndererek af diledi. Sârâ Hatun’a büyük itibar gösteren Fâtih, ona “Valide!” diye hitap etti. Sârâ Hatun, oğlu Uzun Hasan’ın bizzat gelerek eşiğine yüz süremediği için özür diledi ve af edilmeleri hususunda hayli yalvardı. Fâtih, Sârâ Hatun’un ricaları ve vezir-i âzam Mahmud Paşa’nın kayırmaları üzerine, topraklarına tecavüz etmemesi ve Trabzon Rum İmparatorluğu’na yardımda bulunmaması şartıyla Uzun Hasan’ı affetti.Uzun Hasan’ın arkadan vurma tehlikesini böylece bertaraf eden ve David Komnenos’u güçlü hamisinden mahrum bırakan Fâtih Sultan Mehmed, beraberine Sârâ Hatun’u da alarak Gümüşhane ve Bayburt üzerinden Trabzon’a yöneldi. Rumeli askerlerinin başında yol açmak vazifesiyle Mahmud Paşa’yı ileri gönderen padişah, Anadolu askerleri ve yeniçeriler ile sağ koldan yürüdü. Zaman zaman padişahın da yaya yürüdüğü sefer sırasında çekilen zahmetleri, Rum imparatorunu himaye arzusu ile dile getiren ve “Trabzon nedir ki, cihan padişahı bu kadar zahmet çeke ve perişan ola!” diyerek seferden caydırmaya teşebbüs eden Sârâ Hatun’a hışımla bakan padişah, “Bu taraflara gelişten maksat yalnız kale fethetmek ve servet kazanmak değildir; buraları müslümanlara vatan yapmak ve Allah rızasını ve cihad sevabını kazanmak içindir!” cevabı ile onu susturdu. Bulgar dağını büyük güçlüklerle aşan ordu, Trabzon önlerine geldiğinde, donanma da şehri kuşatmış bulunuyordu.
Ambarlarında çok miktarda demir, bakır, barut ve güherçile bulunan Osmanlı donanması, ordudan bir ay kadar önce limana gelmiş ve buraya asker çıkarmıştı. Şehri şiddetle savunan David Komnenos kalenin müstahkem surlarına güveniyor ve kara cihetinden kuşatılmayacağma kanaat getiriyordu. Ancak Türk ordusunun dağlardan inerek kaleyi karadan kuşatması üzerine, hem halkın hem de imparatorun maneviyatı iyice bozuldu. Fâtih’in getirdiği üstün toplara karşı birşey yapamayacağını anlayan imparator, Sârâ Hatun’a başvurarak, affedilmesine aracı olmasını istedi. Aynı zamanda Mahmud Paşa’nın teyzezadesi olan başınabeyinci Georgios Amirutsez’i, vezir-i azama göndererek anlaşma teklifinde bulundu. Yapılan görüşmelerden sonra şehri ve kaleyi teslime karar veren imparator, padişahın lütfuna mazhar olduğu gibi, şehir halkına da eman verilerek Türk askeri Trabzon’u teslim aldı (26 Ekim 1461).
Padişah tarafından kabul edilen imparator David Komnenos’a büyük hürmet gösterildi. Daha sonra ailesi ve 1.500 kadar gençle birlikte gemilere bindirilen imparator, İstanbul’a, oradan da Edirne’ye gönderildi. Tuna nehri civarında 300.000 sikke geliri olan bir kısım köyler kendisine tahsis olundu. Fakat bir süre sonra Avrupa devletleri ve Uzun Hasanla haberleşmeleri tesbit edilince, 1463 Kasım’ında üç oğlu ile birlikte idam olunmuştur.
Büyük bir alayla şehre giren Fâtih Sultan Mehmed, hisarı ve sarayı gezdikten sonra ilk cuma namazını, hemen camiye çevrilen Saint Eugenius kilisesinde kıldı. Daha sonra bu kilise Yeni Cuma camii adını almıştır. Ortahisar’da bulunan Ponaia Kruskepulos kilisesine de Ortahisar camii adı verilmiştir. Birkaç gün daha şehirde kalan padişah, Rum askerlerinin emlâkini Türk askerlerine temlik ettikten ve vergiler koyduktan sonra, şehrin idaresini, 400 kadar seçkin askerle birlikte Gelibolu sancak beyi Kâzım Bey’e havale etti. Trabzon hazinesinde ele geçirilen değerli eşyayı, Akkoyunlularla Trabzon Rum hanedanı arasındaki akrabalık dolayısı ile, yanında bulunan Sârâ Hatun’a vererek Uzun Hasan’a gönderdi. Kendisi de sahil yolunu takiben, çok sıkıntılı ve zahmetli bir yolculuktan sonra Bursa’ya, oradan da İstanbul’a geldi.Fâtih’in, kendisine ve özellikle annesi Sârâ Hatun’a karşı hüsn-i muamelesinden memnun kalan Uzun Hasan, hemen bir heyet göndererek, Trabzon’u fethinden dolayı padişahı tebrik etti ve yapılan anlaşmaya sadık kalacağını tekit ile, pek çok değerli hediyeler sundu