http://www.fatih-alparslan34.tr.gg

NEFS LETAİFLERİ VE TERBİYESİ




İmâm-ı Rabbânî Ahmed Sirhindî’ye göre Letâif ve Terbiyesi

Yorum yapın

Rabbânîyyun için Seyr ü Sülûk Rehberi

Letâif, latîfe (ince, nâzik, şeffaf şey) kelimesinin çoğulu olup, tasavvuf ıstılâhı olarak insanın hakîkatını oluşturan katmanları ifâde eder. Bunlara rûhun mertebeleri veya farklı boyutları da denebilir. Bir başka târife göre letâif, duyu organları ve aklın sağladığı bilgilerin ötesindeki mânevî gerçekleri bilmemizi sağlayan hassas bilinçaltı yetenekleridir.

İmâm-ı Rabbânî Ahmed Sirhindî’ye göre insan, on letâiften oluşmaktadır. Bunlara “Letâif-i Aşere” adı verilir. Bunlardan beşi Âlem-i Emr’e (ruhlar âlemine), beşi de Âlem-i Halk’a (yaratılış âlemine) âittir.

Âlem-i Emr’in beş latîfesi “kalp”, “ruh”, “sır”, “hafî” ve “ahfâ” olup “letâif-i hamse” veya “cevâhir-i hamse” (beş latîfe) diye bilinirler.

Âlem-i Halk’ın beş latîfesi ise “nefs” ve insan bedenini oluşturan “dört unsur”dur (anâsır-ı erba‘a: Toprak, ateş, su ve hava). Bu dört unsurun da nefse dâhil olduğu kabûl edilir. Letâif-i Sitte (altı latîfe) dendiğinde Âlem-i Emr’in beş latîfesi ile “nefs”ten oluşan altılı grup kastedilir. “Letâif-i Seb‘a” (yedi latîfe) dendiğinde ise bu altılı gruba dört unsurun “latîfe-i kâlebiyye” (beden latîfesi) adıyla tek bir latîfe olarak eklenmesiyle oluşan yedili grup kastedilir.

Letâif-i sitte (altı latîfe) iç içe geçmiş halkalar şeklinde düşünülebilir. En dış halka nefs, onun içindekiler sırasıyla kalp, ruh, sır, hafî ve ahfâdır. Bunlar insan rûhunun farklı mertebeleri ve boyutları olup bir içteki, dıştakine göre daha hassâs ve yüksek seviyelidir.

Sûfî, önce “kalbine” (göğsün sol tarafına) yoğunlaşarak zikre başlar. Kalbi zikrin lezzetini hissedip zikre iştirâk eder hâle gelince “rûhuna” (göğsün sağ tarafına) yoğunlaşarak zikre devam eder. Ruh da zikre iştirâk edince bunu sırasıyla sır, hafî, ahfâ ve nefs izler. Nefs zikre iştirâk ettikten sonra tüm bedenin zikre iştirâk etmesi sağlanır (sultânü’z-zikr). Bu işlemlere, “letâife zikrin ilkâsı” denir.

Ahmed Sirhindî’den önceki sûfîlerde, özellikle Kübreviyye şeyhleri arasında letâifin isimleri, nurları ve irtibatlı olduğu peygamberler bilinmekteydi . Ancak letâifin yerlerinden yani insan bedenindeki farklı bölgelere yerleştirilmesinden bahseden ilk yazılı kaynak, muhtemelen Sirhindî’nin Mebde’ ve Me‘âd adlı eseridir. Sirhindî bu eserde “kalb”in, göğsün sol tarafında, “rûh”un ise sağ tarafında olduğunu; sır, hafî ve ahfânın göğsün ortasında bulunduğunu, “ahfâ”nın tam ortada, “sır” ve “hafî”nin de onun yanlarında bulunduğunu, “nefs”in ise beyin (dimâğ) ile irtibatlı olduğunu ifâde etmiştir . Sirhindî bu cümleleri ile letâifin yerlerini ana hatlarıyla belirtmiş, detaylara girmemiştir. Sonraki Müceddidîler letâifin yerleri konusunda detaylı ya da detaysız olarak bazı bilgiler vermişlerdir . Ancak her sûfînin kendi rûhî tecrübesinin farklı oluşu sebebiyle olsa gerek, Sirhindî’den sonraki bazı Müceddidî şeyhleri letâifin yerleri konusunda farklı görüşler ileri sürmüşlerdir. Meselâ Sirhindî’nin halifelerinden Âdem Benûrî’ye göre “kalp” solda, “ruh” sağda, “sır” göğsün ortasında, “hafî” alında, “ahfâ” başın üst tarafında bulunmaktadır . Sirhindî’nin ana hatlarını belirlediği dizilişi prensip olarak kabul edenler bile bunu üç şekilde yorumlamışlardır:

 

1. Şekil: “Kalp” sol memenin altında; “ruh” sağ memenin altında; “sır” kalbin yanında, kalp ile göğsün ortası arasında; “hafî” rûhun yanında, ruh ile göğsün ortası arasında; “ahfâ” kalp ile ruh arasında ve göğsün tam ortasında yer alır. Nefs ise beyinde (dimâğ) bulunmaktadır. Bu dizilişe göre, ilk beş letâif insan göğsünde yatay bir çizgi üzerinde sıralanmış durumdadır . Ahmed Sirhindî’nin ifâde ettiği diziliş budur. İlk dönem Müceddidî şeyhlerinin de çoğunlukla bunu esas aldıkları anlaşılmaktadır.

2. Şekil: “Kalp” sol memenin iki parmak altında, “ruh” sağ memenin iki parmak altındadır. “Sır” sol memenin hizâsında, göğsün ortasına doğru iki parmak içte, “hafî” sağ memenin hizâsında göğsün ortasına doğru iki parmak içte, “ahfâ”, göğsün ortasının üst kısmında, nefs de alındadır. Bu dizilişe göre ilk beş letâif insan göğsünde bir üçgen üzerindeki noktalar şeklinde sıralanmıştır. Bu diziliş yorumunu, muhtemelen ilk kez Abdullah Dihlevî (ö. 1240/1824) yapmıştır.

3. Şekil: Abdullah Dihlevî’nin halifelerinden Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî (ö. 1242/1827) ile başlayan Hâlidiyye kolunda “sır” sol memenin hizâsına değil üstüne, “hafî” de sağ memenin hizâsına değil üstüne yerleştirmiştir. Bazı şeyhler bu dizilişi daha detaylı olarak şöyle ifâde etmişlerdir: “Kalp” sol memenin iki parmak altında, “ruh” sağ memenin iki parmak altında, “sır” sol memenin iki parmak üstünde, “hafî” sağ memenin iki parmak üstünde, “ahfâ” iki memenin arasında, göğsün ortasındadır. Bu dizilişe göre ilk dört letâif göğüste âdetâ bir dikdörtgen üzerinde dizilmiş, ahfâ da ortalarına yerleşmiş durumdadır . Bazı kaynaklarda “ahfâ”, “sır” ile “hafî” arasına yerleştirilmiştir.

Necdet Tosun, İmam-ı Rabbânî Ahmed Sirhindî, İstanbul: İnsan Yayınları, 2005, s. 55-63:

Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol