http://www.fatih-alparslan34.tr.gg

İSRAİLİN YIKILIŞI


İSRAİL 2022 YILINDA YIKILACAK
ISLAMGREEN34 NEW WORLD
İsrailin kuruluş ve yıkılışını haber verdiği tefsir edilen
İsra Suresi 17 içinde geçen Ayetler ve Türkçe Mealleri   

4. وَقَضَيْنَا إِلَى بَنِي إِسْرَائِيلَ فِي الْكِتَابِ لَتُفْسِدُنَّ فِي الأَرْضِ مَرَّتَيْنِ وَلَتَعْلُنَّ عُلُوّاً كَبِيراً  
5. فَإِذَا جَاء وَعْدُ أُولاهُمَا بَعَثْنَا عَلَيْكُمْ عِبَاداً لَّنَا أُوْلِي بَأْسٍ شَدِيدٍ فَجَاسُواْ خِلاَلَ الدِّيَارِ وَكَانَ وَعْداً مَّفْعُولاً  
6. ثُمَّ رَدَدْنَا لَكُمُ الْكَرَّةَ عَلَيْهِمْ وَأَمْدَدْنَاكُم بِأَمْوَالٍ وَبَنِينَ وَجَعَلْنَاكُمْ أَكْثَرَ نَفِيراً  
7. إِنْ أَحْسَنتُمْ أَحْسَنتُمْ لِأَنفُسِكُمْ وَإِنْ أَسَأْتُمْ فَلَهَا فَإِذَا جَاء وَعْدُ الآخِرَةِ لِيَسُوؤُواْ وُجُوهَكُمْ وَلِيَدْخُلُواْ الْمَسْجِدَ كَمَا دَخَلُوهُ أَوَّلَ مَرَّةٍ وَلِيُتَبِّرُواْ مَا عَلَوْاْ تَتْبِيراً
8. عَسَى رَبُّكُمْ أَن يَرْحَمَكُمْ وَإِنْ عُدتُّمْ عُدْنَا وَجَعَلْنَا جَهَنَّمَ لِلْكَافِرِينَ حَصِيراً

16. وَإِذَا أَرَدْنَا أَن نُّهْلِكَ قَرْيَةً أَمَرْنَا مُتْرَفِيهَا فَفَسَقُواْ فِيهَا فَحَقَّ عَلَيْهَا الْقَوْلُ فَدَمَّرْنَاهَا تَدْمِيراً

    

17:4 - Biz İsrailoğulları'na Tevrat'ta şu hükmü verdik: "Muhakkak siz, yeryüzünde iki defa fesat çıkaracaksınız ve muhakkak büyük bir yükselişle yükseleceksiniz."
17:5 - Birincisinin zamanı gelince,üzerinize güçlü kuvvetli kullarımızı gönderdik. Onlar, evlerin aralarına girip araştırdılar. Bu yerine getirilmesi gereken bir vaad idi.
17:6 - Sonra sizi tekrar o istilacılar üzerine galip kıldık ve size mallarla ve oğullarla yardım ettik. Ve toplum olarak sizin sayınızı artırdık.
17:7 - Eğer iyilik ederseniz, kendinize iyilik etmiş olursunuz ve eğer kötülük ederseniz yine kendinizedir. Artık diğer fesadınızın zamanı gelince, yüzlerinizi üzüntüye sokmaları, kötülük yapmaları ve ilk kez girdikleri gibi yine Beyt-i Makdis'e girmeleri, ele geçirdikleri yerleri mahvetmeleri için onları tekrar göndereceğiz


17:8 - Olur ki Rabbiniz size merhamet eder. Ama siz tekrar dönerseniz biz de döneriz. Cehennemi, kâfirler için kuşatıcı bir zindan yaptı


7:16 - Biz bir ülkeyi yok etmek istediğimiz zaman, şımarık varlıklılarına emrederiz, onlar itaat etmeyip orada kötülük işlerler. Böylece, o ülke helaka müstahak olur, biz de onu yerle bir ederiz.



İSRAİL NE ZAMAN YIKILACAK

http://www.ahaber.com.tr/dunya/2017/07/21/israil-ne-zaman-yikilacak-1500664082


21 - 07 - 2017

AHABER COM DÜNYA   

’in ’yı yıkma çabasının asıl hedefi İsrail’i yaşatmak
Yahudilerin muharref kitabı 
’a göre
Arz-ı Mev’ud ( İsrailoğullarına vaadedilen topraklar ) için
Yapılması gereken iş
Bir an önce Mescid-i Aksa’yı yıkıp Süleyman Mabedi’ni inşa etmek
Eğer bu gerçekleşmezse, İsrail devleti 2022’de son bulacak

Siyonist hedeflerinden vazgeçmeyen 'yı yıkmak için tüm gücüyle saldırıyor. Geçtiğimiz Cuma günü sabah saatlerinde Mescid-i Aksa'da 3 Filistinli'yi şehit eden İsrail, cuma namazını yasakladı ve kutsal mekânın girişine metal dedektörler yerleştirdi. Peki, Mescid-i Aksa Müslümanlar için neden bu kadar önemli ve İsrail'in gerçek hedefi ne?

FİLİSTİN MESELESİ NASIL DOĞDU

Avrupa'daki faşizmin şiddetlenmesi ile 1929-39 yılları arasında, Filistin'e yaklaşık 250 bin Yahudi göç etti. 14 Mayıs 1948 tarihinde İsrail bağımsızlığını ilân etti. Filistinliler, nüfuslarının yarısından fazlasının zorla göçe tabi tutuldukları 15 Mayıs 1948 tarihini "Nekbe", yani "Felaket Günü" olarak adlandırıyorlar.

1967 yılında gerçekleşen Altı Gün Savaşı'nı kazanan İsrail, Mısır'dan Sina Yarımadası'nı, Suriye'den Golan Tepeleri'ni, Ürdün'den Doğu Kudüs ve Batı Şeria'yı alarak topraklarını 2,5 kat genişletti.

50 YILDIR SÜREN İŞGAL

1967'den bu yana Kudüs, tam 50 yıldır İsrail tarafından planlı bir şekilde gerçekleştirilen Yahudi yerleşimleri ile işgal edildi. 1980'de İsrail, tek taraflı olarak Kudüs'ü başkent ilân etti, ancak bu karar uluslararası arenada tanınmadı. İsrail Knesset Meclisi'nde geçtiğimiz Şubat ayında yapılan oylamayla, Kudüs'te ezanlar susma noktasına geldi.

İsrail, geçtiğimiz Cuma günü sabah saatlerinde, Mescid-i Aksa'da 3 Filistinli genci şehit etti, olay sonrası Aksa'da cuma namazı yasaklandı. Filistinliler, 50 yıl sonra ilk kez Mescid'i Aksa'da namaz kılamadılar. Olayın ardından ibadete açılan kutsal mekânın girişine metal dedektörler yerleştirildi.

MESCİD-İ AKSA MÜSLÜMANLAR İÇİN NEDEN ÖNEMLİ

Kudüs, tevhit inancının önderi olan peygamberlerin, Allah'ın dinini insanlara tebliğ ettikleri kutsal bir mekân ve tarih boyunca birçok devlet ve milletin ilgi odağı oldu. İslâm'a göre Allah, İsra ve Miraç gecesinde bu mekânı tüm peygamberlerin ruhlarının şahitliğiyle Hz. Muhammed (sav)'a teslim etti ve ümmete bir miras olarak devretti.

Hz. Muhammed (sav), 23 yıllık peygamberliği süresinde 14 yıl boyunca namazlarını Müslümanların ilk kıblesi olan Mescid-i Aksa'ya yönelerek kıldı. "Ziyaretler ancak üç mekâna yapılır. Mekke'deki Mescidu'l Haram'a, Medine'deki benim bu mescidime (Mescid-i Nebevî) ve Kudüs'teki Mescid-i Aksa'ya." hadisi, bu üç beldenin İslâm'daki mukaddesliğini vurguluyor.

İSRAİL'İN GERÇEK AMACI

İsrail, işgal ettiği Filistin topraklarında demografik yapıyı değiştirerek, Müslümanları ve Hristiyanları yerlerinden etti. Filistin nüfusunun büyük çoğunluğu, topraklarından uzak bir yaşam sürmek zorunda bırakıldılar.

2014 yılı istatistiklere göre, tüm dünyada toplamda 12 milyon Filistinli yaşıyor. Ülke sınırları içinde yaşayan Filistinli nüfus ise, yalnızca 4 milyon 600 bin. Birleşmiş Milletler'e kaydedilen Filistinli mülteci sayısı yaklaşık 5 milyon 490 bin ve bu nüfusun yüzde 29'u mülteci kamplarında yaşıyor. İsrail, geçmişten bugüne, Filistin'den boşalttığı bu topraklara Yahudileri yerleştiriyor.

TEVRAT'A GÖRE İSRAİL NE ZAMAN YIKILACAK

İsrail'in Mescid-i Aksa'yı yıkma çabasının asıl hedefi ise, İsrail'i yaşatmak. Yahudilerin kutsal kitabı 'a göre, Arz-ı Mev'ud (İsrailoğullarına vaadedilen topraklar) için yapılması gereken, Mescid-i Aksa'yı yıkıp Süleyman Mabedi'ni inşa etmek.

Tevrat'a göre İsrail, kurulduktan 74 yıl sonra eğer Mescid-i Aksa'yı yıkamazsa, yıkılacak. Bu ise, 1948 yılında kurulan İsrail için 2022 yılına tekabül ediyor. Eğer, bu tarihe kadar Süleyman Mabedi'ni inşa edilmezse, İsrail devleti son bulacak.

SÜLEYMAN TAPINAĞI NEDEN ÖNEMLİ

Yahudi inanışına göre, İsrailoğulları en mutlu günlerini MÖ 10. Yüzyıl'da, Süleyman'ın krallığı döneminde yaşadılar. Süleyman'ın ölümünden sonra, Asurlular ile Mısırlılar arasındaki savaşlardan zarar gördüler. Babil Kralı Nabukadnezar'ın MÖ 586'da Süleyman'ın Tapınağı'nı yıkmasının ardından Babil'e sürüldüler. İranlı Ahimened Kralı II. Kiros tarafından esaretten kurtarıldılar ve Kiros, tapınağı yeniden inşa etmelerine izin verdi. Böylece Kudüs, Yahudi inancı açısından en yüce konuma yükseldi.

Yahudiler Büyük İskender döneminde (MÖ 332'de) Makedonya Krallığı'nın tebaası oldular, İskender'den sonra Mısır ve Helen egemenliği arasında gidip geldiler. Süleyman'ın Tapınağı'nın MS 70 yılında Roma İmparatoru Vespesianus'un oğlu Titus'un askerleri tarafından yerle bir edilmesi, Yahudi tarihinin dönüm noktasını oluşturdu.

FİKRİYAT

.


İSRAİL'İN 74 YILLIK ÖMRÜ  

MUSTAFA ÖZCAN 

YENİ AKİT COM 

21 MAYIS 2014 


http://www.yeniakit.com.tr/yazarlar/mustafa-ozcan/israilin-74-yillik-omru-6148.html


1948 yılında kurulan İsrail’in ömrünün İbrani takvimiyle 76, miladi takvimle ise 74 yıl olduğu ifade ediliyor. Bu keşif Tevrat’a da dayandırılıyor veya isnat ediliyor. Bilindiği gibi, İbrani takvimi de şemsi değil kameridir. Kameri olan İsrail takvimi şemsi takvim karşısında üç yılda bir ay ileri atmaktadır. Bunu şu şekilde izah etmek mümkündür: İsrail takvimine göre 3 yıl 36 ay olup bu süre şemsi takvimde 35 aya düşmektedir. Bu nedenle İbrani takvimine göre 76 yıl, miladi takvim olarak karşımıza 74 yıl olarak çıkmaktadır. İbrani takvimine göre İsrail’in ömrü 76 yıl olup bu miladi takvimde 74 yıla düşmektedir. Bu hesaplamaya göre, 1948 yılında kurulan İsrail’in çöküş tarihi 2022 yılıdır. 1948 üzerine 74 yıl ilave ettiğimizde 2022 yılına ulaşmaktayız. Nihad Bessam Cerrar gibi cümle hesabı uzmanları İsrail’in ömrünün 2022 yılında sona ereceğini müjdeliyorlar. Şeyh Ahmet Yasin de New York Times gibi gazetelere yaptığı değerlendirmede üç ihtimalli bir hesapla 2016, 2021 ve 2027 yılları ile karşımıza çıkmıştı. Bununla birlikte Nihad Bessam Cerrar, müstakil olarak yazmış olduğu bir risalesinin başlığında zeval yılını ibraz etmiştir. Zeval-i İsrail: 2022. Elbette Kur’an ile ilgili keşfiyata dayalı olarak bu tarihe ulaşmıştır.. Tevrat’a göre bu nübüe/nübüat yani gaybın haberlerini değerlendiren Muhammed Abdullah Avn da Basiret Gözü (Aynu’l Basire) adlı programında Tevrat üzerinden giderek aynı sonuca ulaşmıştır. Nihad Bessam Cerrar Kur’an üzerinden, Muhammed Abdullah Avn ise Tevrat üzerinden yola çıkarak aynı sonuca varmışlardır. Avn İsrail’in sonu olarak hicri takvim olarak 1443 tarihine ulaşıyor. Bu ise, İsra Sûresi’nin âyetlerinin kelime sayısına tekabül ediyor.


Elbette gayb mutlak olarak Allah’ın bilgisi dahilindedir. Bu mutlak bilginin bir kısmını farklı derecelerde kullarıyla paylaşabilir. Münzel kitaplarında açıktan veya perdeli olarak ortaya koyabilir. Kur’an açıkça Rum Sûresi’nin başında Rumların yenildiğini ama birkaç yıl içinde zafere ulaşacaklarını beyan ediyor. Kur’an-ı Kerim’in haber verdiği gibi birkaç yıl içinde Rumlar yani Bizanslılar Sasanileri yeniyorlar. Demek ki, Kur’an-ı Kerim açıktan gaybın perdelerini açabiliyor. Bazen gayb perdeleri ikinci ve üçüncü seviyeden açılıyor. Lakin perdeli olduğundan dolayı tartışmalı veya muhtelefünfih olarak kalıyor. Muhammed Abdullah Avn, Basiret Gözü adlı görüntülü derslerinde gayb ile alakalı olarak kısaca şu bilgileri paylaşıyor: Gayb iki kısımdır. Mutlak gayb ve paylaşılan ya da mukayyet gayb! Gayb müteşabihat veya muhkemat gibidir. Mutlak gayb muhkemata benzer. Temel gayb budur. Allah katında gizlenmiştir. Kullar buna muttali olamazlar. Gaybın perdeleri dereceli olarak açılır. Herkes kendi nasibinde bu açılan perdelerden gayb huzmelerine aşina olur. Bazen de bilgi ihatalı olmadığından yorumunda yanılır. Sınırlı gayb bilgisiyle sınırsız ve mutlak gaybı çözemez, ihata edemez ve yorumunda yanılır. Gayb perdelerini açan Kur’an ve Sünnet kaynaklı ya da onlardan mülhem haberlere ve keşiflere ise nübüe/nübüat diyoruzŞimdi bütün dünyada ve bütün dinlerde kurallar (şeriat) yerine bu eğilimin ve gaybın haberlerine ilginin öne çıktığını görebiliyoruz. Yahudilerde İbni Meymunculuk yerine Kıyametçilik, Hıristiyanlar da İncilciler ve Şii ve Sünni’siyle İslami kesimlerde de aynı damar öne çıkmıştır. Bu trend genel eğilim haline gelmiştir. Bu da bütün din mensuplarına göre ahirzaman diliminde yaşadığımızın resmidir.  


 

Nübüe veya nübüat yani gayb haberleri geçmiş veya aktüel veya pasif veya aktif metinlerde yerlerini alırlar. Allah bunlar vasıtasıyla veya gayb dili üzerinden kullarına seslenir. Elbette bu şifrelidir. Allah bazen kullarına bildirir lakin bu bildirim muğlak olarak kalır. Kul künhüne vakıf olamaz, nüfuz edemez. Elbette haberleşme peygamberleri vasıtasıyladır. Lakin ilham ve keşif düzeyinde de ikincil kanallarla da devam eder. Kimileri Peygamberlerin bile gayba muttali olamadıklarını söylüyorlar. Bu şefaat meselesi gibidir. Allah’ın izni dairesinde olur. Onun izin vermediğine kimse ulaşamaz. Bu nokta kesindir, tartışma götürmez. Tartışma, izin verilen oranın veya paylaşılan oranın anlaşılması ve sıhhatiyle alakalıdır. Günümüzde Hasan Turabi gibiler kıyamet alametlerini reddediyor veya bahusus Hazreti İsa’nın nüzulü gibi meseleleri ret ve inkâr ediyorlar. Bana göre bu, kompleks ürünü bir yaklaşımdır. Geçmişte Turabi tıbbı nebevi gibi hususları da reddetmiştir. İlahi metinlerdeki veya hadislerdeki nübüe, gayb perdelerinin yırtılması ve açılmasıdır. Allah mutlak gaybını yine gayb haberleriyle (nübüe) izafileştiriyor, açıyor, sınırlıyor. Bu alanda yanılma payı yüksek olduğundan ihtiyat esastır. Bu anlamda, merhum Ömer Süleyman Aşkar bir konuşmasında ilahi zaferin garanti olduğunu lakin vakit tayini konusunda ihtiyatın elden bırakılmaması gerektiğini söyler. Zira bu gayb haberlerini kendine yansıtan bazıları vaktiyle hayali misyonlara soyunmuşlar ve bu da anlam ve istikamette kayma ve sapmalarına neden olmuştur. Yahudilik ve Hıristiyanlık ve İslam’daki fırkaların çoğunluğu bu nedenden ortaya çıkmıştır. Yehova Şahitleri, Kadiyaniler, Bahailer ve Şii fırkalarının geneli, Sebataistler bunlara örnek olarak verilebilir. Bugün İŞİD taife-i mensuru hadisine dayanarak kafa ve baş koparıyor. Reşad Halife ‘19 mucizesi’ üzerinden yeni bir fırka türetmiştir.

 Sahte Mesih veya Mehdi namzetleri zamanla fırkaların teşekkülüne neden olmuştur. Bununla birlikte sahteleri var diye hakikatini inkâr doğru olmaz. Bunları ortadan kaldırarak imtihan araçlarını da ortadan kaldırmış olmayız. Bu hususta ‘İmtihan araçlarını ortadan kaldırmak’ başlıklı yazımıza müracaat edilebilir. İmtihan sırrı araçlarını da beraberinde getirir. Biz Allah’tan doğru tarafta olmayı niyaz edelim. Bunun karinelerinden birisi, ihtiyatlılıktır. Bu da havf ile reca makamlarının meyvesidir. Ömer Aşkar’ın sözleriyle bitirelim: Ne vakit olacağını tayin edemesek de İsrail karşısında zaferimiz kesindir. Mesele zafer meselesi değil, vakit meselesidir. Ehil olursak, 2022’yi görürüz 


 

ABD İSTİHBARATININ 2022 HARİTASINDA İSRAİL YOK


HABER 7  COM

07 . 10 - 2012

http://www.haber7.com/ortadogu/haber/937295-abd-istihbaratinin-2022-haritasinda-israil-yok

ABD'de 16 istihbarat örgütünden oluşan ABD İstihbarat Topluluğu tarafından hazırlanan İsrail konulu 

rapor

 

 basına sızdı. Toplam 70 milyar dolar üzerinde bütçeye sahip 16 ABD İstihbarat Kurumu, "İsrail-sonrası Orta Doğu'ya Hazırlık" adlı 82 sayfalık bir analiz yayınladı.2022 Planında ve haritalarında Ortadoğuda İsrail'e yer yok 

Yazar Kevin Barrett tarafından yayınlanan ABD istihbarat raporu, 1967'de çalınan topraklara yerleşen 700 bin kanun dışı İsrailli yerleşimcinin topraklardaki süregelen varlıklarını dünyaya asla kabul ettiremeyeceklerini vurguluyor.

İstihbarat raporuna göre, İsrail'i yöneten aşırı Likud koalisyonu, kanun-dışı yerleşimcilerin yaygın şiddetini ve hukuksuzluğunu destekliyor ve buna göz yumuyor.

Rapor, yerleşimcilerin vahşeti ve ırkçı tavırları ile bu yapının, sürdürülemez ve Amerikan değerleriyle uyumsuz olduğunu kaydediyor.

Raporun yazarlarından ABD eski Dışişleri Bakanı Henry Kissinger, "10 yıl içinde artık İsrail olmayacak" ifadesini kullanıyor.

On altı ABD istihbarat kurumu, İsrail'in Arap Baharı ve İslami Uyanışı ihtiva eden Filistin-yanlısı güce karşı koyamayacağı noktasında aynı fikri paylaşıyor. Raporda, 57 İslam ülkesiyle ilişkileri normalleştirmesi için ABD'nin kendi ulusal çıkarlarını izlemesini ve İsrail'in fişini çekmesini söylüyor.

 Baret 'in raporundan öne çıkan başlıklar:

The New York Post tarafından "harfi harfine" alıntılanan Kissinger'in "10 yıl içinde artık İsrail olmayacak" (Bkz.) sözü kati ve şartsız. Kissinger, İsrail'in tehlikede olduğunu, fazladan trilyonlarca dolar verip düşmanlarını ordumuzla ezersek kurtulabileceğini söylemiyor. Netenyahu'nun eski dostu Mitt Romney'i seçersek, İsrail'in bir şekilde kurtulabileceğini de anlatmıyor. İran'ı bombalarsak, İsrail var olmaya devam edebilir de demiyor. Bir çıkış yolu önermiyor. Basitçe bir gerçeği belirtiyor: 2022'de, İsrail artık olmayacak.
ABD İstihbarat Çevresi de, kesin olarak 2022 tarihinde olmasa da onunla aynı fikirde. Toplam 70 milyar dolar üzerinde bütçeye sahip 16 ABD İstihbarat Kurumu, "İsrail-sonrası Orta Doğu'ya Hazırlık" adlı 82 sayfalık bir analiz yayınladı. ABD istihbarat raporu, 1967'de çalınan topraklara (tüm dünya bu toprakların İsrail'e değil Filistin'e ait olduğunda hemfikir) çöken 700 bin kanun dışı İsrail yerleşimcinin toplanıp güzel güzel ayrılacağını belirtiyor. Çalıntı topraklardaki süregelen varlıklarını dünya asla kabul etmeyeceği için İsrail, 1980 sonlarındaki Güney Afrika'ya benziyor.

İstihbarat raporuna göre, İsrail'i yöneten aşırı Likud koalisyonu, kanun-dışı yerleşimcilerin yaygın şiddetini ve hukuksuzluğunu artan şekilde destekliyor ve buna göz yumuyor. Rapor, yerleşimcilerin vahşeti ve suçluluğu ile ırkçı duvar ve daha-da-zalim kontrol noktaları gibi büyüyen ırkçı-tarz alt yapının, sürdürülemez ve Amerikan değerleriyle uyumsuz olduğunu kaydediyor. On altı ABD istihbarat kurumu, İsrail'in Arap Baharı ve İslami Uyanışı ihtiva eden Filistin-yanlısı devasa-güce karşı koyamayacağı noktasında aynı fikri paylaşıyor. Geçmişte bölgedeki diktatörlükler, halklarının Filistin-yanlısı isteklerini denetim altında tutular. Cumhuriyetler, halkının İsrail'e karşılığını yansıtmak dışında fazla bir seçeneğe sahip değil.

Aynı şekilde yani İsrail'le çalışan ya da en azından İsrail'e müsamaha gösteren diktatörlerin devrilmesi şimdilerde tüm bölge boyunca hız kazanıyor. Sonuç daha demokratik, daha İslami ve İsrail'e çok daha az dost hükümetler olacak. ABD istihbarat kurumları raporu, bu gerçekler ışığında ABD hükümetinin basitçe bir milyardan fazla komşusunun isteklerine karşı İsrail'i desteklemeye devam etmek için askeri ve mali kaynaklarının olmadığını söylüyor.

57 İslam ülkesiyle ilişkileri normalleştirmek için rapor, ABD'nin kendi ulusal çıkarlarını izlemesini ve İsrail'in fişini çekmesini söylüyor. İlginç şekilde ne Henry Kissinger ne de ABD İstihbarat Raporu'nun yazarları İsrail'in yıkımına yas tutacaklarına dair bir işaret vermiyor. Bu kayda değer zira Kissinger bir Yahudi ve her zaman İsrail'in dostu olarak kabul edilir. Ayrıca istihbarat ajansları dahil tüm Amerikalılar İsrail-yanlısı medyanın güçlü etkisi altında bulunur

 

 



Şeyh Ahmed Yasin  "İsrail  2027'ye kadar yıkılacak"


http://www.yeniakit.com.tr/haber/seyh-ahmed-yasin-israil-2027ye-kadar-yikilacak-295926.html

 

YENİ AKİT COM

03 NİSAN 2017

Filistin halkına zulmeden, insan haklarını hiçe sayan işgalci İsrail son dönemde iyice kapana kısıldı. Hamas'ın kurucularından efsane isim Şeyh Ahmed Yasin ise 1999 yılında verdiği röportajda İsrail'in 2027'de yıkılacağını söylemişti


Hamas'ın kurucusu ve Filistin davasının efsane ismi Şeyh Ahmed Yasin 1999 yılında Elcezire televizyonuna verdiği röportajda öngördü.

Yasin verdiği röportajda İsrail'in 2027 yılına kadar yıkılacağını iddia etmişti. Bu iddiasını Kur'an-ı Kerim'e dayandıran Yasin şunları söyledi:

"İsrail zulüm ve gasp üzerine kurulmuştur. Zulüm ve gasp üzerine kurulan rejimlerin kaderi yıkılmaktır. İsrail gelecek asrın ilk çeyreğinde son bulacak inşallah. Tam olarak 2027 senesinde İsrail diye bir varlığı olmayacağını söylüyorum.

Ben Kur'an'a inanıyorum. Kur'an, milletlerin her 40 yılda bir değiştiğini söylüyor bize. Birinci 40 yılda 'Felaket Dönemi'(İsrail'in kuruluşu)'ni yaşadık. İkinci 40 yıl; intifada, mücadele, meydan okuma, savaş ve misilleme dönemi oldu. Üçüncü 40 yılda, beklenen son gelecek İnşallah."

"Kur'an Medine'de geçen bir olaydan günümüze işaret ediyor" diye konuşan Şeyh Yasin sözlerini şöyle sürdürdü:

"Siz onların çıkacaklarını sanmamıştınız (Haşr suresi 2.ayet). Yani Müslümanlar Yahudilerin kendilerine galip geleceğini düşünüyordu. Onlar da kalelerinin, kendilerini Allah'tan koruyacağını sanmışlardı. Devletler, güçleri ile saldırıyor ve Müslümanlar onların başaracağını sanıyor.

Şu anki durum da aynı. Ümmetimiz Filistin'i özgürlüğüne kavuşturabilir aslında. Bizler durumumuzdan, imkanımızdan, güç ve geleceğimizde şikayetçiyiz. Onlarsa 'Dünyanın en büyük cephaneliği bizde, bizimle kim başedebilir' diyor. Onlar güçlerinden dolayı kibirli! Biz zayıflığımızdan dolayı tedirginiz. Ancak Allah'ın iradesi galip gelecektir. Saati geldiğinde bu rejim göz açıp kapanıncaya kadar yıkılacak.

Çünkü yeryüzünde bozgunculuk sürmez. Kur'an onların yeryüzünde bozgunculuk yaptığını söylüyor. Onlar yeryüzündeki değerleri parçalıyor. 'Allah, işinde galiptir, fakat insanların çoğu bunu bilmezler(Yusuf suresi 21.Ayet)'.

Şeyh Ahmed Yasin kimdir?

Şeyh Ahmed Yasin, Filistin'in Britanya Mandası olarak yönetildiği dönemde Aşkelon yakınlarındaki küçük bir köy olan El-Cura'da doğdu. Doğum tarihi kesin olarak bilinmemektedir. Filistin pasaportuna göre 1 Ocak 1929'da doğmuştur.

Ancak kendisi 1938'de doğduğunu iddia etmiştir.[kaynak belirtilmeli] Henüz 3 yaşında iken, babası Abdullah Yasin'i kaybetti. İsrail'in kurulmasının ardından yaşanan 1948 Arap-İsrail Savaşı'nın ardından o da binlerce Filistinli gibi mülteci konumuna düştü ve Gazze Şeridi'ndeki Curat Şams bölgesine sığındı.

12 yaşında spor yaparken yaralandı ve ayakları felç oldu. Lise eğitiminin ardında Kahire'deki El-Ezher Üniversitesi'ne gitti ve burada Müslüman Kardeşler'e katıldı.

Daha sonra Gazze'ye döndü ve öğretmenlik yapmaya, aynı zamanda camilerde vaazlar vermeye başladı. Hızla ünlenen Yasin, Gazze İslâm Enstitüsü'nün başına getirildi. Bu dönemde evlendi ve 11 çocuğu oldu.

Müslüman Kardeşler'in Filistin koluyla ilişkiye geçti. 1987'de İntifada hareketi sırasında Abdülaziz el-Rantisi ile Müslüman Kardeşler'in Filistin Kanadı'nı kurdu ve ruhani lideri oldu. Kurduğu Hamas örgütü, yaptığı faaliyetler nedeniyle İsrail'de bir nefret figürü haline geldi.

18 Mayıs 1989'da İsrail Güvenlik Güçleri tarafından tutuklandı. Bu dönemde işkenceye uğradı, dört gün süreyle tahta bir sandalyeye bağlı olarak oturtuldu ve uyuması engellendi. Daha sonra Ramallah Cezaevine gönderildi.

Sekiz yıl hapiste kaldıktan sonra Eylül 1997'de Ürdün'de yakalanan iki Mossad ajanıyla takas edilerek serbest bırakıldı.[1] Amman'da El Hüseyin Tıp Merkezi'nde Kral Hüseyin tarafından tedavi ettirildikten sonra Gazze'ye döndü.

6 Eylül 2003 tarihinde İsrail Hava Kuvvetleri'ne mensup bir F-16 Gazze'de bir binaya füze saldırısında bulundu. Yasin saldırı sırasında binadaydı ancak kurtulmayı başardı. İsrailli yetkililer daha sonradan saldırının hedefinin Yasin olduğunu doğruladılar.

Suikast

Ahmed Yasin 22 Mart 2004 tarihinde bir İsrail saldırısıyla şehit edildi. Sabahın erken saatlerinde namazdan dönerken bir İsrail helikopteri Yasin ve iki korumasının üzerine füze fırlattı. Yasin ve korumaları, çevreden geçmekte olan dokuz kişiyle birlikte olay yerinde şehit edildi.

İddialara göre aralarında Yasin'in iki oğlunun da olduğu ondan fazla kişi de saldırıda yaralandı. Yasin'in yerine Abdülaziz El Rantisi Gazze Şeridi'nde HAMAS'ın yeni lideri oldu ancak Rantisi de 17 Nisan 2004 tarihinde İsrail tarafından şehit edild


İSRAİLİN YOK OLACAĞI HAKKINDA 

http://www.hzmehdi.net/2015/01/israilin-yok-olacag-hakknda.html


 
 
MESCİD-İ AKSA'NIN YIKILMASI GEREKTİĞİNE İNANIYORLAR

1948 yılında kurulan İsrail’in ömrünün İbrani takvimiyle 76, miladi takvimle ise 74 yıl olduğu ifade ediliyor. Bu keşif Tevrat’a da dayandırılıyor veya isnat ediliyor. Bu hesaplamaya göre, 1948 yılında kurulan İsrail’in çöküş tarihi 2022 yılıdır. 1948 üzerine 74 yıl ilave ettiğimizde 2022 yılına ulaşmaktayız.

Timetürk Genel Yayın Yönetmeni Nevzat Çiçek, gerek Hamas'ın kurucusu Şeyh Ahmet Yasin'in gerekse de ABD'nin 17 istihbarat örgütünün yaptığı açıklamalarda 2020'den sonra İsrail'in olmayacağını vurguladığını ifade ederek, "İsrail bunu biliyor ve kalıcı olmak için Mescid-i Aksa'nın yıkılması gerektiğine inanıyor.Bu nedenle İsrail ısrarla yıkımı gerçekleştirmek ve kalıcı olmak istiyor ama bu mümkün gözükmüyor" dedi

Çiçek, Şeyh Ahmet Yasin’in vefatından önce gerek Ahmet Mansur’a ve gerekse New York Times’a bu yönde değerlendirmelerde bulunduğunu ancak Şeyh Ahmet Yasin'in vefatından sonra toplam 70 milyar dolar üzerinde bütçeye sahip 16 ABD İstihbarat Kurumu'nun hazırladığı  “İsrail-sonrası Orta Doğu’ya Hazırlık” adlı 82 sayfalık bir analizde de İsrail devletinin 2022 yılında olmayacağının belirtildiğini ifade ederek, "2022'de İsrail Diye bir Devlet Yok! Henry Kissinger'ın sözleri bile Kissinger tarafından yalanlanmadı. Onlar da İsrail'in olmayacağını biliyor ve ona göre hazırlık yapıyorlar" dedi

Timetürk Genel Yayın Yönetmeni Nevzat Çiçek, Siyonist İsrail'in çöküşüyle ilgili Filistinlilerin söylediklerini Ülke Tv'de yayınlanan Sıradışı programında aktardı.
Tarih : 11.07.2014 Kaynak : Time Turk

-------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
 


İlgili ayetlerin meali şöyledir : 

"Biz kitapta İsrail oğullarına şu hükmü de bildirdik: ‘Siz ülkede iki defa fesat çıkaracak ve açık zorbalıklar yapacaksınız. Onlardan birincisinin vâdesi geldiğinde, kuvvet ve şiddet sahibi olan kullarımızı sizin üzerinize musallat ederiz. Onlar sizi yakalayabilmek için evlerin aralarına bile girerek her tarafı didik didik edip araştırırlar. Bu yerine getirilmesi gereken bir sözdür." (İsra Suresi, 17/4-5).

Bir çok tefsirci, ayetin bu ihbarını İslam öncesi devirlerde Yahudilerin yaptıkları fesat ve uğradıkları hezimete hamlederek ona göre mana vermişlerdir. Kuşkusuz, Kur’an’ın ifadelerinde geçmişe yapılan işaretlerin, geleceğe ait işaretleri de barındırmasına engel değildir.

Ayette geleceğe yönelik işaretleri barındırdığını gösteren ipuçları vardır. Mesela; 5. âyette geçmekte olan "İzâ" Arapça'da zarf edatı olarak kullanılan bir kelimedir ve olayın gelecekte gerçekleşeceğine delâlet eder. Nitekim, Nasr Suresindeki İza'da aynı anlamda kullanılmıştır. Aynı şekilde 4. âyette yer almakta olan "le tufsidunne" "ve-le ta'lunne" fiilleri gelecek zamana ait kiplerdir.  Bu fiillerin başında bulunan "le" de, Arap gramerinde, başında bulunduğu gelecek zaman kipini pekiştirmek için kullanılır.

Öyleyse, ayette yer alan ve geleceğe ait olan bu kelimelerin varlığı, Yahudilerin çıkaracakları fesadın daha gelmemiş olup, âyetlerin nüzulünden sonra gelecek bir zaman diliminde gerçekleşeceğini  düşünmek ve özellikle Kur’an’ın verdiği bu gibi haberleri, “tarihin tekerrür prensibi” çerçevesinde değerlendirmek isabetli bir yaklaşımdır.

Bu ayetlerden anlaşılmaktadır ki Yahudiler, İslâm'ın Mekke döneminden sonra fitne ve fesat çıkaracaklar, ancak vakti geldiğinde, Cenab-ı Hakk'ın "kullarım" dediği Müslümanlarla bu ateş söndürülecek ve Yahudiler bozguna uğratılarak, bütün diyarları İslâm'ın kontrolüne girecektir... Nitekim aynen böyle olmuş, Mekke Dönemi, Medine Hicreti ve sonra gelişen olaylarla Yahudiler, çıkardıkları her türlü hile ve entrikaya rağmen ilk Müslümanlar tarafından mağlûp edilmişler ve Medine, Hayber, Teyma gibi bölgelerdeki Yahudi gücü yok edilerek buralardan kovulmuşlardır. Yâni, İsra 17/5. âyetindeki vaat gerçekleşmiş ve Yahudiler, ikinci fesatlarına kadar bu bölgelerde aktif olarak barınma şanslarını kaybetmişlerdir.

İkinci fesat ve hezimetlerini anlatan ayetlerin meali de şöyledir:

 "Bunun ardından sizleri onlara galip getireceğiz, mallar ve çocuklarla size yardım edecek ve savaşçılarınızın sayısını arttıracağız.. İyilik ederseniz, kendinize iyilik etmiş olursunuz. Kötülük ederseniz, onu da kendi aleyhinize işlemiş olursunuz. Derken, sonraki taşkınlığınızın vakti geldiğinde, kederinizden suratlarınız asılsın, daha önce girdikleri gibi yine Mescide girsinler ve ele geçirdiklerini mahvetsinler diye başınıza  düşmanlarınızı musallat edeceğiz"(İsra Suresi, 17/6-7).

- Bu âyette Cenab-ı Hak, Yahudilerin bu defa aynı bölgelerde bir gün tekrar hâkimiyet şeklinin bir "devlet" tarzında olacağını da haber vermektedir. Zira âyetin metninde geçen "kerre" kelimesi, Arapça’da “zafer”, “galibiyet”, "devlet" ve "hakimiyet" mânâlarında kullanılır. Nitekim, İslâm'ın ilk devirlerinden sonra (1. Fesat'dan sonra) 1948'lere kadar önemli bir Yahudi meselesiyle uğraşmayan Müslümanlar, 1948 yılında Yahudilerin bir İsrail Devleti kurmasıyla ikinci Yahudi fesadıyla karşılaşmışlar ve Yahudiler, hâkimiyeti tesis ederek, bu bölgeyi elde etmişlerdir.

- Şayet birinci fesat zamanını -tefsirlerde geçtiği üzere- eskiden olmuş kabul etsek bile bu ikinci fesadı şimdiki duruma tatbik etmek çok münasip görülmektedir. Buna göre, her iki olay da Filistin’de gerçekleşmiş oluyor. İlk fesat v e bozgunculuk sonucunda maruz kaldıkları felaket, M. Ö. 598’de Babil kralı Buhtu’n-Nasr’ın Kudüs’ü ve Beytü’l-Makdis’i yerle bir etmesiyle gerçekleşmiştir. Buhtu’n-Nasr, İsrailoğullarını  Filistin’den çıkarıp çeşitli ülkelere sürmüştür.

- İkinci hezimetleri ise, inşallah yakındır. Çünkü, ayette gelecek felaketten önce yapacakları bozgunculuğun bütün unsurları ifade edildiği gibi gerçekleşmiştir: Şöyle ki; Siyonistler, Batının süper güçlerinin desteği ile sun’î bir devleti 1948’de Filistin topraklarını işgal ederek o topraklar üzerinde kurdu. Üç milyon kadar Filistinli Müslüman’ı yurtlarından kovup, 60 yıldan beri İslam dünyasını kana ve ateşe verdi. Bu açıdan bakıldığında bu ayet, mazlum Müslümanların haklarını alıp vatanlarına kavuşacaklarına bir işaret sayılabilir.

Yahudilerin bir gün galip gelerek, yeniden devlet kuracaklarını bizlere bildirildiği İsra 6. âyetten sonra gelen İsra 7. ayette de, bu devlet zulmünün bir gün biteceği ve Müslümanların ilk defa olduğu gibi tekrar Mescid-i Aksa'ya girerek Yahudileri cezalandıracağı ve onların yüz hatlarının çok kötü bir hale geleceği bizlere müjdelenmektedir. Dikkat edilirse, Müslümanların tekrar Mescid-i Aksa'ya gireceği ifadesinde; Mescid'in Yahudilerin işgalinde olacağı da anlatılmak istenmiştir. Nitekim Mescid-i Aksa, 1967 yılında Yahudilerin eline geçmiştir.

Âhirzaman peygamberi Hz. Muhammed (a.s.m) buyuruyor:

"Müslümanlar, Yahudilerle harp etmedikçe kıyamet kopmayacak. Harp olacak ve Müslümanlar onları kırıp mahvedecekler. Öyle ki, Yahudilerden bir kimse bir ağaç veya bir taşın arkasına saklanacak olsa, o ağaç ve taş dile gelerek "Ey Müslüman, ey Allah'ın kulu, arkamda bir Yahudi var, gel onu öldür," diyecek. Sadece Ğarkad ağacı haber vermeyecek, çünkü bu ağaç, onların ağacıdır. (Müslim, Fiten, 82). Bu hadisten anlaşılıyor ki, Müslümanların galip olmalarının şartı: samimi Müslüman ve içten/gönülden Allah'ın kulu olmalardır. Rabbimiz bizi kendine samimi kul, peygamberine layık ümmet eylesin. Âmin.

-------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

 

Siz YAHUDİLER Yeryüzünde iki Defa Fesat Çıkaracaksınız ve


1.Yahudilerin Çıkardıkları Fesatlar

1.1.Yahudilerin İslam’dan Önce Çıkardıkları Fesatlar

A- Yahudilerin İslam’dan Önce Çıkardıkları Birinci Fesat

Tevrat'ta yazılan fesad ve cezalardan birincisi Hz. Süleyman'dan sonra gerçekleşmişti. Daha önce de ifade ettiğimiz gibi Yahudiler Tevrat'ın hükmünü dinlemediler, putlara taptılar, peygamberleri Eş'iya'yı (a.s.) öldürdüler. Cenab-ı Hak da Yahudilere Buhtunnasır isimli birini musallat etti. Buhtunnasır, Yahudilerin ileri gelenlerini öldürdü, kadınlarını, çocuklarını esir aldı, mallarını yağmaladı. Mescid-i Aksa'yı ahır yaptı, Yahudi alimlerinden pekçoğunu hizmetçi olarak kullandı. Böylece Yahudi Devleti M.Ö. 586 yılında tarih sahnesinden silindi.
Bundan sonra Yahudiler sürgün hayatı yaşamaya başladılar.

B- Yahudilerin İslam’dan Önce Çıkardıkları İkinci Fesat

Bir müddet sonra ayette de belirtildiği gibi Yüce Rabbimiz Yahudilere mal ve evlatla kuvvet verdi. Yahudiler buna şükredecekleri yerde her zaman olduğu gibi yine nankörlük ettiler. Kendilerine peygamber olarak gönderilen Hz. Zekeriyya'yı, Hz. Yahya'yı şehid ettiler. Hz. İsa'yı öldürme teşebbüsünde bulundular. Yüce Rabbimiz onu huzuruna aldı, Yahudilere de vaadi gereği M.S. 70. yılında Romalıları musallat etti. Bunlar Buhtunnasır'ın daha önce yaptığı gibi Yahudilerin kimini kesip kimini de esir aldılar. Kudüs'ü yağmaladılar. Kitapları yaktılar, mabedlerini tahrip ettiler. Yahudiler bir defa daha iyiden iyiye tarumar oldu. Böylece Yahudiler Tevrat'ta yazıldığı, Kur'an-ı Kerimde haber verildiği üzere iki defa cezalandırılmış oldu.

Yahudiler iki defa fesat çıkarıp iki defa Cenab-ı Allah tarafından cezalandırıldıktan sonra tekrar tekrar fesat çıkardılar. Cenab-ı Hak da “Kıyamet gününe kadar azabın en kötüsüyle onlara eziyet edecek kimseleri musallat edeceği” vaadi ve “Eğer fesada dönerseniz, Biz de cezaya döneriz” tehdidi gereği birkaç defa cezaya döndü.[3]


1.2.Yahudilerin İslam’dan sonra Çıkardıkları Fesatlar

1.2.1.Yahudilerin İslam’dan Sonra Çıkardığı Birinci Fesat

“Kitapta İsrailoğullarına şu hükmü verdik ki: “Doğrusu siz o ülkede iki defa fesat çıkaracaksınız ve çok kibirlenip böbürleneceksiniz.” (İsra Suresi, 4)

“Bu ikisinden birincisinin vakti gelince, üzerinize güçlü kuvvetli kullarımızı göndereceğiz ve onlar bütün diyarlarınızı kontrol altına alacaklar, bu gerçekleştirilmesi gereken bir vaattir.” (İsra Suresi, 5)

Her iki ayetten de (İsra Suresi, 4-5), gayet açık şekilde anlaşılmaktadır ki Yahudiler, İslam’ın, Mekke döneminden sonra fitne ve fesat çıkaracaklar, ancak vakti geldiğinde, Cenab-ı Hakk’ın ‘kullarım’ dediği Müslümanlarla bu ateş söndürülecek ve Yahudiler bozguna uğratılarak, bütün diyarları İslam’ın kontrolüne girecektir... Nitekim aynen böyle olmuş, Mekke dönemi, Medine hicreti ve sonra gelişen olaylarla Yahudiler, çıkardıkları her türlü hile ve entrikaya rağmen ilk Müslümanlar tarafından mağlûp edilmişler ve Medine, Hayber, Teyma gibi bölgelerdeki Yahudi gücü yok edilerek buralardan kovulmuşlardır. Yani, İsra Suresi’nin 5. ayetindeki vaat gerçekleşmiş ve Yahudiler, ikinci fesatlarına kadar bu bölgelerde aktif olarak barınma şanslarını kaybetmişlerdir. [4]

Yahudiler ikinci cezadan sonra vatansız kalmışlar, yeryüzünün çeşitli yerlerine dağılmışlardı. Başka milletlerin idaresi altında yaşıyorlardı. Bir kısmı da Mekke ve Medine'ye yerleşmişlerdi. Peygamberimiz Medine'ye hicret ettikten sonra Yahudilerle bir anlaşma yapmıştı. Fakat Yahudiler bu anlaşmayı bozdular, Peygamberimizi öldürmeye teşebbüs ettiler, anlaşma gereği Medine'yi düşmandan koruyacakları yerde düşmanla bir olup Müslümanlara karşı savaştılar. Medine'de daha pekçok fitne ve fesat çıkardılar. Yeni kurulan İslam devleti için büyük bir tehdit oluşturmaya başladılar. Bunun üzerine Cenab-ı Hak vaadi gereği bu defa da onları Peygamberimizin ve Müslümanların eliyle cezalandırdı.

Peygamberimiz onlardan pek çoğunu Arap Yarımadasından sürdü, bazılarını Tevrat'ın hükmü gereği ölümle cezalandırdı, mallarını ganimet olarak ele geçirdi.

Aradan yıllar geçti, çeşitli Avrupa ülkelerindeki Yahudiler fıtratları gereği oralarda fesat çıkardılar. O ülkelerde misafir oldukları halde kendilerini ev sahibi gibi gördüler. Bunun neticesinde daha önce ifade ettiğimiz gibi pek çok ülkede öldürüldüler, mallarına el konuldu, kitleler halinde sürgün edildiler.

Yahudiler son olarak en şiddetli şekilde fitne fesat çıkardıkları için Almanya'da Hitler tarafından cezalandırıldılar.

Görüldüğü gibi tarihleri boyunca Yahudiler fitne fesad çıkarmışlar, Allah da onları her seferinde cezalandırmıştır. Bu fesatların ve verilen cezaların sayısı bir hayli fazladır. Yahudiler, en son olarak Hitler tarafından şiddetli bir şekilde cezalandırılmışlardır. [5]


1.2.2. Yahudilerin İslam’dan Sonra Çıkardığı İkinci Fesat

a-Allahın Yahudilere Tekrar Toparlanma İmkanı Vermesi

Günümüzde ise her cezadan sonra olduğu gibi, Allah yine onları mal ve evlatla kuvvetlendirmiştir. 40 yıllık bir süredir ise diğer ülkelerin de yardımıyla sancılı da olsa küçük bir devlet lütfetmiştir. Burada zihinlere Yahudilerin yakın zamanda niçin tokat yemedikleriyle ilgili bir sual geliyor. Bediüzzaman Hazretleri böyle bir suale verdiği cevapta şöyle diyor:
“Yahudi milleti hubb-u hayat ve dünyaperestlikte ifrat ettikleri için [hayat ve dünya sevgisinde aşırı gittikleri için] her asırda zillet ve meskenet tokadını yemeğe müstehak olmuşlar. Fakat bu Filistin meselesinde, hubb-u hayat ve dünyaperestlik hissi değil, belki enbiya-i Beni İsrailiyenin [İsrailoğulları peygamberlerinin] mezaristanı olan Filistin o eski peygamberlerin kendi milliyetlerinden bulunması cihetiyle bir cihette bir ehemmiyetli hiss-i milli ve dini [milli ve dini his] olmasından çabuk tokat yemiyorlar. Yoksa koca Arabistan'da az bir zümre hiç dayanamayacaktı, çabuk meskenete girecekti.”

Evet Yahudilerin çabuk tokat yememelerinin sebebi Filistin meselesinde hayat ve dünya sevgisiyle değil, dini ve milli hislerle hareket etmelerindendir. Onların çabuk tokat yememelerinin mühim bir sebebi budur.

Diğer taraftan Yüce Rabbimiz “Müslümanlar kardeştir” hakikatını unutup birbirlerine düşman olan, birbirlerinin kanını emen milyonlarca Arabı, sayıları pek az olan Yahudilerle cezalandırdığı da unutulmamalıdır.[6]

b-Dağınık Yahudilerin Bir Araya Toplanması Ve İsrail Devletinin Kurulması

“Sonra İsrailoğullarına bu memlekette siz oturun, diğerinin vakti gelince, hepinizi bir araya getiririz” dedik. (İsra 104.)

Bu ayetin metninde geçen ‘lefife’ kelimesinin Arapça manası ‘muhtelif topluluklar’ demektir ki, 1948’de İsrail’i kuran Yahudi göçmenler, muhtelif topluluklar halinde dünyanın her tarafından FİLİSTİN’e gelmişler ve 14 Mayıs 1948 gecesinde İsrail Devletini kurmuşlardı. (Jerusalem Post 10 Ağustos 1967) Cifir ilmine vakıf olanlar, bu ayetteki ‘lefife’ kelimesinin yılı, ayı ve gününe varana kadar İsrail Devletinin kuruluş tarihini gösterdiğini çok iyi bilirler. [7]

c-İsrail Devletinin Kurulması Onların Kolay Hedef Olması Demektir

İsrail bağımsızlığını ilan edince ABD'den sonra elçilik açtığı ilk ülkelerden biri de Türkiye'dir.

Rivayet olunur ki İsrail büyükelçisi Ankara'da göreve başlayınca ilk ziyaretlerinden birini de dönemin Diyanet İşleri Başkanı Merhum Ahmet Hamdi Akseki (1947-51) hocaya yapar. Merhum Akseki randevu talebine bir anlam verememesine rağmen kabul eder.

İsrail elçisi ziyaretinin ana sebebini şöyle izah eder: Sizin peygamberiniz bir hadisinde:
“Müslümanlarla Yahudiler çarpışmadıkça kıyamet kopmayacaktır. Yahudi taşın, ağacın arkasına saklanacak, bunun üzerine o taş, o ağaç Yahudi’yi kovalayan kimseye, ‘Ey Müslüman! Arkamda bir Yahudi var, gel onu öldür!’ diyecek. Yalnız garkad ağacı bir şey söylemeyecek; çünkü o Yahudilerin ağaçlarındandır.” (Buhari, Cihad 94, Menakıb 25; Müslim, Fiten 82)

Ve ardından şöyle devam eder: bakın biz devlet kurduk, buna ne dersiniz?.

Merhum Akseki: ben de bu hadisi biliyorum, peygamberimiz (sav) söylemişse mutlaka gerçekleşeceğine de iman ediyorum, fakat ben, Müslümanlar her biri dünyanın bir bölgesine dağılmış Yahudileri nasıl bulacak ve tanıyacaklar diye düşünüyordum, siz Filistin'de toplanmaya başlayınca ben işte peygamberimizin haber verdiği hadise yaklaşıyor dedim. Gerekli cevabı alan elçi hiçbir söz söylemeden makamdan ayrılır.[8]

d-Yahudilerin İslam’dan Sonra İkinci Defa Fesat Çıkarması

Yahudi’lerin ayette adı geçen ikinci fesatları acaba hangisidir ve ne zaman gerçekleşecektir?

İsra Suresinin 6. ayeti çok manidardır: “Bunun ardından sizleri onlara galip getireceğiz, mallar ve çocuklarla size yardım edecek ve savaş halinde sayınızı artıracağız.”

Bu ayette Cenab-ı Hak, Yahudilerin bu defa aynı bölgelerde bir gün tekrar hakimiyet şeklinin bir ‘devlet’ tarzında olacağını da haber vermektedir. Zira ayetin metninde geçen ‘kerre’ kelimesi, Arapça’da ‘devlet’ ve ‘hakimiyet’ manalarında kullanılır. Nitekim, İslam’ın ilk devirlerinden sonra (1. Fesattan sonra) 1948’lere kadar önemli bir Yahudi meselesiyle uğraşmayan Müslümanlar, 1948 yılında Yahudilerin bir İsrail Devleti kurmasıyla ikinci Yahudi fesadıyla karşılaşmışlar ve Yahudiler, hakimiyeti tesis ederek, bu bölgeyi elde etmişlerdir.

“...mallar ve çocuklarla size yardım edecek...” mealindeki 6. İsra ayetinin içinde geçen bu ifadeler, kurulan İsrail Devletinin, Hıristiyan Amerika ve Batı’dan gelen yardımcılarla ayakta duracağını, bize bir Kur’an mucizesi olarak haber vermektedir!

İsra suresinin 6. ayeti, “... savaş halinde sayınızı artıracağız...” şeklinde bitmektedir. 1948 yılında, özellikle Amerikalı Yahudilerin muazzam filolar halinde ve aylar boyu süreyle İsrail’e göç etmeleri, bu ayetin mucizevi bir tezahürüdür.

Öyleyse Yahudilerin ikinci fesadı, şu andaki İsrail Devletinin fesat ve zulmüdür. [9]

e-Yahudilerin Yok Edilmesi

Halen Filistin’in en ücra köyünde bile sürmekte olan ve herkesi, insanlığından utandıracak zulmün sonunu merak edenler, Yahudilerin Peygamberimizden sonraki durumuna işaret eden İsra Sûresinin 4 ve 5. ayetlerinin devamı olan 7. İsra ayetini dikkatle okusunlar.

“Vaatlerden ikincisinin (başkaldırmanızın) ceza vakti geldiğinde (öyle kullar göndeririz ki) yüzlerinizi kötü duruma soksunlar (üzüntüden suratlarınızın asılmasına sebep olsunlar) ve ilk kez girdikleri gibi yine Mescid’e (Kudüs’e) girsinler ve ele geçirdiklerini mahvetsinler.”

Mescid-i Aksa, 1967 yılında Yahudilerin eline geçmiştir.

Cenab-ı Hakk’ın Yahudilerin bir gün galip gelerek, yeniden devlet kuracaklarını bizlere bildirdiği İsra Suresi 6. ayetten sonra gelen İsra Suresi 7.ayetde, bu devlet zulmünün bir gün biteceği ve Müslümanların ilk defa olduğu gibi tekrar Mescid-i Aksa’ya girerek Yahudileri cezalandıracağı ve onların yüz hatlarının çok kötü bir hale geleceğini bizlere müjdelenmektedir. [10]

2. ABD İstihbaratının 2022 Haritasında İsrail Yok

ABD eski Dışişleri Bakanı Henry Kissinger, "10 yıl içinde artık İsrail olmayacak"[11]

ABD'de 16 istihbarat örgütünden oluşan ABD İstihbarat Topluluğu tarafından hazırlanan İsrail konulu rapor basına sızdı. Toplam 70 milyar dolar üzerinde bütçeye sahip 16 ABD İstihbarat Kurumu, "İsrail-sonrası Orta Doğu'ya Hazırlık" adlı 82 sayfalık bir analiz yayınladı.
Yazar Kevin Barrett tarafından yayınlanan ABD istihbarat raporu, 1967'de çalınan topraklara yerleşen 700 bin kanun dışı İsrailli yerleşimcinin topraklardaki süregelen varlıklarını dünyaya asla kabul ettiremeyeceklerini vurguluyor.

İstihbarat raporuna göre, İsrail'i yöneten aşırı Likud koalisyonu, kanun-dışı yerleşimcilerin yaygın şiddetini ve hukuksuzluğunu destekliyor ve buna göz yumuyor.

Rapor, yerleşimcilerin vahşeti ve ırkçı tavırları ile bu yapının, sürdürülemez ve Amerikan değerleriyle uyumsuz olduğunu kaydediyor.

Raporun yazarlarından ABD eski Dışişleri Bakanı Henry Kissinger, "10 yıl içinde artık İsrail olmayacak" ifadesini kullanıyor.[12]

3.Yahudiler de Kaçınılmaz Sonun farkında.

İsrail’de karşımızda, açık bir şekilde varlığını sürdürme endişesi sarmış, akibeti hakkında ciddi kaygıları olan ve bu kaygıları sürekli yeniden üreten devasa bir siyonist literatür bulunuyor. İsrail'de kendilerine Yokoluş'un ve Son'un Kahinleri adını veren bir grup ortaya çıktı. Bu kişiler, yok oluşun kehanetleri üzerinde gittikçe daha fazla duruyorlar. İsrail'in zevali meselesi, İsrail'in gündeminde çok açık bir biçimde yer almaya başladı.

İsrail’in varlığını sürdürme endişesi giderek artıyor.

İsrail devleti ve kamuoyu içerisindeki reaksiyonlar, yakından takip edildiğinde, İsrail'in geleceği ve siyonist hareket konusunda gerçek bir tartışmanın varlığına şahit olmak mümkündür.

Araplar, büyük ölçüde İsrail'in bir varoluş, bir ölüm-kalım mücadelesi verdiği görüşünde birleşmişlerdir. Herhangi bir krizle karşılaştığında bu devlet, varoluşsal krizlerin devletine dönüşmüştür.

Bu yüzden varlığını sürdürme kaygısının siyonistlerin kendi aralarında yaptıkları tartışmalarda kuvvetli bir şekilde ortaya çıktığını, İsrail devletinin varlık endişesinin baskısı ve akibetine dair sorgulamaların ağır bastığını görüyoruz. Eski Knesset Başkanı Abraham Burg, Haaret gazetesinin ekinde yazdığı bir yazıda, "İsrail, yok oluşunun kökenlerini bünyesinde taşıyan Siyonist bir gettodur" ifadesini kullanmaktadır. Aynı şekilde tanınmış yazar, B. Mikhail, Yediot Ahronot gazetesinde, "İsrail Devleti'nin sonu, ufukta görünüyor" başlıklı bir makale yazarken diğer İsrailli yazar ise, siyonizmin çöküşünün yakın olduğundan söz ediyor.[13]

[1] http://www.kuranikerim.com/melmalili/isra.htm
[2] http://www.zaferdergisi.com/makale-1609-yahudilerin-bugunu-ve-yarini.html
[3] http://www.mutluyayincilik.com.tr/makale.php?mid=19
[4] http://www.zaferdergisi.com/makale-1609-yahudilerin-bugunu-ve-yarini.html
[5] http://www.mutluyayincilik.com.tr/makale.php?mid=19
[6] http://www.mutluyayincilik.com.tr/makale.php?mid=19
[7] http://www.zaferdergisi.com/makale-1609-yahudilerin-bugunu-ve-yarini.html
[8] http://cuneytturan.tumblr.com/
[9] http://www.zaferdergisi.com/makale-1609-yahudilerin-bugunu-ve-yarini.html
[10] http://www.zaferdergisi.com/makale-1609-yahudilerin-bugunu-ve-yarini.html
[11] http://karhaber.com/israil-bu-tarihte-yok-olacak/411/
[12] http://www.haber7.com/ortadogu/haber/937295-abd-istihbaratinin-2022-haritasinda-israil-yok
[13] http://www.dunyabulteni.net/yazar/nevvaf-ez-zerv/17292/israilin-yok-olusu-siyonistlerin-tartisma-
gundeminde


TEVRAT VE KURANA GÖRE İSRAİLİN AKIBETİ

http://www.haber7.com/yazarlar/mehmet-ali-bulut/542139-tevrat-ve-kurana-gore-israilin-akibeti

Yazar Mehmet Ali Bulut "Bugün, Tartan'ın Aşdod’a geldiği gündür. Bu, sonun başlangıcıdır. Bu gelişme tarihin akışı için bir işaret fişeğidir. Artık hüküm İsrail'in aleyhine olacaktır" diyor

11 - 06 - 2010 

İsrail amansız bir tutkuyla kendisine vaad edilen feci akibete doğru hızla yuvarlanıyor.

Demek ki yazgı böyle bir şey! Vakti gelince kendi ayaklarınla ölüm vadisine koşuyorsun 

Zaten ilahi bir yasadır, bir kavim helak edilmeyi hak ettiğinde, Allah mücrimlerden ve fasık sefihlerden basiretsiz idareciler verir. O idareciler onları yavaş yavaş helake götürür :  

“Biz bir memleketi helâk etmek istediğimizde, onun refah içinde yaşayan şımarık elebaşlarına (itaati) emrederiz de onlar orada kötülük işlerler. Böylece o memleket hakkındaki hükmümüz gerçekleşir de oranın altını üstüne getiririz” (İsra, 16) 

Maalesef çok geniş dünyevi imkanlara ve teknolojik bir üstünlüğü sahip olmalarından dolayı İsrailoğulları şımarmış durumdalar. Daha doğrusu onlar adına hareket eden siyonistler… Kimsenin gücü kendilerine yetmez sanıyorlar. Ve sanıyorlar ki, kendilerini denizden geçiren Rableri hala onlarla beraberdir. Oysa o gün onlar mazlum bir halk idiler. Bugün ise İsrail, Firavunlar Mısır’ı, Filistinliler ise o yurdun mazlum ‘İsrail oğulları’ olmuşlar… 

Filistinlileri selamet sahiline çıkaracak ‘deniz yarılması’nın gerçekleşmesi de an meselesi… Onlar da tıpkı huyunu kaptıkları ve suyuna gittikleri Firavun (zaten Firavn güç ve kudret sahibi olmak demektir ki, bugün İsrail dünyanın bir numaralı güç ve kudrete sahibi ülkesidir)  ve ordusu gibi ilahi hışma doğru sürüklenip gidiyorlar.  

Onları bekleyen ‘akıbet’, Tevrat’ın da belirttiği gibi topyekûn bir imhadır. ‘Gargat ağacı’ –ki mağaraların yani yerin altına saklanmış gizli ve acayip güçler demektir (bir tür manyetik yelektir ki giyene kurşun isabet etmiyor ve onu dijital taramalardan ve gözlerden saklıyor) inşallah ilerde onu biraz açacağım- bile onları kurtaramayacak
Koştukları akıbet nasıl bir akıbet mi? İşte Tevrat’tan bir paragraf:  

“Yehuda’da (Telaviv) bildirin ve Yeruşelim’de (Kudüs) işittirin ve deyin; Memlekette boru çalın; yüksek sesle bağırın. Ve deyin: Toplanın da duvarlı şehirlere girelim. Siyona doğru bayrak kaldırın; kaçıp sığının, durmayın; çünkü ben Şimalden (Kuzeyden) üzerinize büyük bela ve kırgın (katliam) getireceğim. İşte aslan sık ormanından çıktı. Ve ‘milletleri helak eden’ (cengâver) yola düştü; şehirlerin harap olsun ve onlarda oturan kalmasın diye senin diyarını viran etmek için yerinden çıktı”  (Yeremye Bab 4, Pargraf 3)  

Şimdi de şu hadis-i şerife bakın: 

“Öyle ki Yahudiler taşların ve ağaçların arkasına saklanacak ama ağaç ve taş dile gelerek 'Ya Müslim! Ey Allah (c.c.) kulu! Gel, bak benim arkamda Yahudi var, buraya gizlendi, benim arkamda, gel onu cezalandır, diyecek. Sadece 'gargat' ağacı bunu söylemeyecek çünkü o Yahudi ağacıdır” buyruluyor. (Sahih-i Müslim, Kitab-ul Fiten H. 2239). 

İşte hiçbir ikazı dinlemeyen, dünyayı takmayan İsrail’in akıbeti bu! 

Peki bu akıbetin başlarına geleceğini kabul etsek bile, bunun şimdi olacağının garantisi ne 

Tevrat’ın şifresindeki açılımlar


İsrail oğullarının, kıyamet kopmadan önce, kendilerine son defa verilen ‘iktidarı’ (devlet olma) şansını kötüye kullanacakları, bölgede fesat ve bozgunculuk çıkaracakları, sonuçta da tüm insanlığın onayı ile kozmik bir imhaya uğratılacakları haber veriliyor. Adeta, insanlığın, beşerin bünyesini sarmış kanserli hücrelerin temizlenmesi gibi insanlık vücudunun bu habis hücrelerden temizleneceği haber veriliyor.  

Bu hem Tevrat, hem Kur’an, hem de hadis-i şeriflerce onaylanıyor. Onun ne zaman olacağını ise Tevrat’ın şifresi belirliyor.  

Kur’an’ın ifadesiyle ‘ahiret vadi’ geldiğinde (İza cae va’dü’l-ahireti), İsrail oğullarının bir kere daha Nebukadnazar dönemindeki gibi topyekûn bir katliama uğrayacaklarını İsra Suresi’nde net ve açık bir şekilde haber veriyor.  

Tabii ki burada asıl mesele, ‘ahretin va’di’ tabirinin, bir tarihle ilintilendirilmesidir. Yani onun bu dönemde ve bu zamanda olup olmadığını nereden bileceğiz?  

Bu noktada da Tevrat’ın Şifresi adlı kitaptan net işaretler bulabiliyoruz: 

Tevrat’ın şifrelerini çözmek için iki Rus matematik profesörü tarafından yapılmış bir hesaplama programına ‘günlerin sonu’ ifadesi verildiğinde (5756) 1996, ‘armageddon’ (insanlığın son büyük savaşı) kelimesi verildiğinde 2000, nihayet  ‘Kudüs eksenli atomik savaş’ ifadesi verildiğinde ise (5766) 2006 tarihine denk gelen rakamlar çıkmaktadır. İsrail’i helak edecek hadiselerin başlangıcı olarak 1996 yılı verilir. Sonra bu sürecin 2006’ya kadar değişik süreçlerde tırmanarak devam edeceğini ve 2012 yılı itibarıyla da düğmeye basılacağı zaman olarak ortaya çıkar… 

Esasında bu akıbeti onlar bizden daha iyi biliyorlar. O yüzden de o büyük hadisenin (hadislerde geçen yevmü’l-melhame) öncesindeki olayların dizilişine müdahale ederek sonucu kendi lehlerine çevirmeye çalışıyorlar.  

O büyük imha hareketi, üç sembolik şahsın (Muhammed (asv), -yani Müslüman Araplar – Musa (as), (yani Yahudiler), Nuh’un çocukları (yani Türkler) kavgası gibi aktarılmış. Hz. Muhammed (asv) ayette ismen değil ‘abd’ (=kul )olarak geçer. Çünkü o hadiselerin cereyan edeceği zamanda Araplar –bugün olduğu gibi- kendi adlarına konuşabilecek dirayette ve kabiliyette olmayacaklar. Musa (as) bir kere kendi adıyla, bir kere de Beni İsrail olarak geçer… Bu demektir ki Yahudiler kendi haklarını savunabilecekleri durumda oldukları halde ayrıca da yeryüzüne dağılmış çocuklarından yardım ve destek alacaklar.  

Hz. Nuh ise kendisi olarak değil, zürriyetinden gelenlerle anılır. Nuh’un çocukları, şükretmeye çağırılırlar… Bu da demektir ki, Türkiye o hadiseye bulaşmamak için azami gayret sarf edecek ve etmeli. Ama neticenin belirlenmesinde asıl görevin ona verileceği ve şereften dolayı da şükür etmesi gerektiği vurgulanır. Sonra da o akıbetin nasıl gerçekleşeceği anlatılır.  

Denilir ki size iki kere iktidar (devlet olma şansı) verdik. Bunların bikinicisi gerçekleşip de siz bozgunculukta haddi aşınca ( haddi aşmak; kendilerinden olan peygamber ve liderleri ve farklı inanan din kardeşlerini öldürmek demektir) biz de üzerinize acımasız kullarımız gönderdik. Güney Irak’ta kurulu Babil krallığı kuzeydeki İsrail devletini ve Kudüs’teki Süleyman mabedini yıktı, kuzey Irak’ta kurulu Ninova krallığı da Yehuda’yı yıkıp yok etti.  

Ayet, İsrail oğullarına hitaben, diyor ki, “biz daha sonra sizi oğullar ve mal mülk ile destekleyeceğiz, sizi o bölgede nefer olarak çoğaltacağız ve siz, sizin devletinizi yıkanlardan intikam alacaksınız.” İşte bugünkü Irak’ın hali de o rövanşın alındığını gösteriyor.  

Sonra diyor ki “ahiret vadi geldiğinde biz yine üzerinize acımasız kullar göndereceğiz. Yine mescide (Kudus yahut belki de yeniden inşa etmek için çabaladıkları Süleyman Mabedi’ne) girecekler ve bu kere öncekinden de beter cezalandırılacaksınız….” (İsra, 1-8)  

Bu cezalandırmanın nasıl bir şey olacağının ipuçlarını da yine Tevrat veriyor.  Nitekim Tevrat’ın herhangi bir yerinde ‘atomik soykırım’veya ‘dünya savaşı’ ifadesi geçiyorsa mutlaka Kudüs ile birlikte anılmaktadır. Çünkü Kudüs, ‘lanetli’ İsrail oğullarına haram kılınmıştır. Onları helak edecek ilahi gazap, onların Kudüs’ü yeniden ele geçirmeleri üzerine vaki olacak. İşaya’da Kudüs’ün adı Ariel diye isimlendirilmiş ve Ariel adı lanetlenmiştir. Şöyle ifade edilir: ‘Lanet olsun sana Ariel! Ey Davud’un yerleştiği şehir Ariel!”  

Yeremya ise, Kudüs'ü, İsrail'in ‘boşadığı kadın diye tarif eder ve ona yeniden dönmesi kesinlikle haram kılar. Şöyle der Yeremya Bab 3, parağraf 1’de:  

“Bir adam karısını boşar ve yanından gidip başka birisinin karısı olursa (Yani sizin elinizden çıkıp Müslümanların şehri olursa) adam olan o kadına bir daha döner mi? O diyar onlar için murdar ve haram olmaz mı?”  

İşte İsrail Kudüs’ü işgal edip onu başkent haline getirmesiyle fitili ateşledi. Takdir edileni mukadder kıldı. Halbu ki bir daha oraya dönmeyecek yahut en azından Kudüs’ü istemeyecekti. Ve tabi bir de kendine ‘vekil’ edinmeyecekti.  

O Kudüs’ü alıp başkent yapmakla boşadığı kadına döndü ve sırtını Amerika’ya dayamakla da Allah’tan başka vekil edinmiş oldu. Ardından da 1996’ya iki ay kala kendinden olan lideri öldürdü… bunlar sembolik işaretlerdir. Diğer tüm dünyevi olaylar ve hadiseler ise o takdirin tezahüründen ibaret…  Tabii sivil geminin Aşdod limanına çekilmesi de büyük bir işarettir ki ‘Kuzey’den gelecek ‘Arslan’ın yerinden kalkıp harekete geçtiğini haber veriyor. ‘Tartan’ın Aşdod’a geliği yıl Aşur kralı (Anadolu’nun kralı) Sargon’un harekete geçtiği zaman olacaktır. İşaya, 20, 1)  

Evet bugün artık, Tartan’ın (geminin) Aşdod’a (aşdod limanına) geldiği gündür. Bu, artık sonun başlangıcıdır.  

Her bir hadisenin bir başlangıcı  vardır. Gayeleri çaresiz insanlara yardım etmek olan ve dünyanın tüm halklarından temsilcilerin bulunduğu bir topluluğu taşıyan sivil bir geminin vurulup sonra da Aşdod limanına çekilmesi,  bir işaret fişeğidir
Artık hüküm İsrail’in aleyhine olacaktır

Biz Türkiye’nin sabırlı  ve kararlı hareket etmesi gerektiğine inanıyoruz. Esasında bu o geminin yola çıkarılmasında ve İsrail’in o gemiyi -hem de kendi kara sularına bile girmeden- vurmasında ciddi planlar var. Bana gör ebu operasyon, Türkiye’nin yükselmekte ve parıldamakta olan yıldızını söndürmek amacı taşıyan çok katılımlı ve çok aktörlü bir planın eseridir. Türkiye’nin önünü çevirme planı… Bunun içinde İran dahil, hiç beklenmeyecek kadar çok faktörler ve aktörler bulunuyor olabilir… 

Türkiye bütün bu ihtimalleri göz önünde bulundurmalı. Madem ki Türkiye’nin maksadı gerçek bir barış ortamı tesis etmektir, dikkatli hareket etmeli. Türkiye’nin bölgede barış ortamını sağlama planları içinde elbette İsrail de vardır ve olmalıdır. Yani komşuları ile sıfır problem diplomasisi yürüten Türkiye’nin İsrail ile kavgalı olması beklenmez!  

Ama İsrail, sürekli Türkiye’nin dostane ve barışçı duruşunu bozmaya çalışıyor. Doğal olarak da bir gün muhatabının patlayacağını bilmesi lazım. Nitekim Yeremya, kuzeyden gelecek ‘kırgın’ı (yok edici yıkımı) izah ederken, Aşur kralı ve öfkeli Aslan tabirini kullanıyor. Bu her iki işaret de Anadolu’ya bakıyor… Kabalacı siyonistler bunu iyi bilirler.

Bu satırlar yazılırken, Başbakan’ın güvenlik bürokratlarıyla yaptığı toplantı da devam ediyordu. 

Ne karar çıkarsa çıksın, inşallah milletin lehine olur. Türkiye’nin hali, Bedir Savaşı öncesindeki Müslümanların haline benziyor. Onların, maksadı, Kureyş’in, geliriyle savaş hazırlığı yapmayı planladığı kervanı vurup, onları bu maksadından alıkoymakta. Ama Cenab-ı Hakk’ın muradı başka idi. Kureyşlileri de hırsa o bölgeye sevk etti. Müslümanlar istemedikleri halde müşriklerle bir savaşa tutuştular. Sonunda da Kureyş’in hayat damarları kesildi. İnşallah Türkiye’nin alacağı tedbirler de İsrail’in şımarıklığının önünü kesir!  

İşi nereye varacağını Allah bilir. Mevla görelim neyler/ Neylerse güzel eyler! 

M. Ali Bulut - Haber 7
mabulut@gmail.com

T
ÜRKİYE İSRAİL SAVAŞI ARMAGEDON
ISLAMGREEN34 NEW WORLD 

Dünyayı  yöneten ve şu an en fazla etkisini Amerika ile İsrailde gösteren
Yahudilerin " New Zionist Block " grubu
İsrailin gerekirse yıkılmasını , çünkü İsrail mevcut olmasada   
Dünyayı kendilerinin yönettiğini
İsrailin ise Aysbergin üstünü ifşa ettiğini ve gereksiz olduğunu düşünüyor
Bu bakımdan bu grup , İsraildeki Radikal Yahudilerle aynı düşünceye sahip değil
Radikal yahudiler ise İsrailin tamamıyla Filistin topraklarına hakim olmasını istiyor
Bunların dışında Yahudilerin birde Natorei Charta grubu var
Ancak Natorei Charta grubu bir dini cemaat ve bu iki gruptanda değil
Natorei Charta grubu aynı zamanda Anti-Siyonist bir grup
Ancak sayıları oldukça az
Ve bu coğrafyada etkileri yok denecek güçsüz ve zayıf bir grup  
İsraildeki Radikal grup ve İsrail Soft Yahudi grubu fikir çatışması içinde
Soft Yahudiler İsrailin yayılmacılığını istemiyor
Ve Yahudiler dışındakilerlede barış içinde yaşanabileceğini düşünüyor
İsraildeki Radikal grup Orta-Doğunun hakimiyetinin Yahudilere ait olmasını istiyor
Orta-Doğuda ayrıca Türkiyenin güçlü bir devlet olduğunu
Ve bu hakimiyetin önündeki engelin Türkiye olduğunu düşünüyor
Ve ileride Türkiye ile İsrail arasında ( Armagedon ) bir savaş olabileceği  
Yadudilerin olduğu kadar herkesin düşündüğü bir gerçek 

http://www.fatih-alparslan34.tr.gg




Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol